top of page

İttihat Ve Terakki Kuruluşu



2.meşrutiyeti, 31 Mart vakasını,bab-ı Ali baskını,Osmanlı İmparatorluğunun iktidarını ve 1.dünya savaşını yönetecek kadar güçlü bu cemiyetin kuruluşunu temelinden itibaren sade bilgilerle inceleyeceğiz.


Sultan 2.Abdülhamit devrinin genç ve aydın muhalifleri olarak bilinen “Jön Türkler”

Tarafından 2 Haziran 1889 tarihinde Tıbbıyye-i Şahane(Tıp Fakültesi)

öğrencileri İbrahim Temo başta olmak üzere Abdullah Cevdet, İshak Sükuti ve Mehmed Reşid İttihat Ve Terakki Cemiyetinin temellerini atmıştır.

Adı sonradan çokça değişecek olan cemiyetin kuruluş adı İttihad-ı Osmanî Cemiyetidir.

Örgüt başlarda mülkiye ve tıp öğrencilerinin bir düşünce kulübü gibi görüntü vermiştir. Diğer okullarda da hücre sistemiyle teşkilatlanmaya başlayan cemiyet artık neredeyse bütün öğrenciler tarafından biliniyordu.

1895 yılında adı Osmanlı İttihat Ve Terakki Cemiyeti olarak değiştirilen cemiyetin üyeleri hızla çoğalıyor ve adını artık yaptığı işlerle duyurmaya başlıyordu.

İlk kez adını duyurduğu 1895 yılında ki Ermeni olayları sırasında, duvarlara afişler yapıştırarak ve halka bildiri yayınlayarak duyurmuşlardır.

Cemiyetin esas isteğinin meşrutiyetin yeniden ilanı ve halkın da yönetimde bulunması olduğu cemiyetin bütün üyelerine aşılanmış ve halka sesini duyurmuştur.

Ancak her devlette olduğu gibi Osmanlı İmparatorluğunda da sesini duyurmanın bedelleri elbette ki olacaktır.

Cemiyetin kurucularından İbrahim Temo bu olaydan sonra yurt dışına kaçmak zorunda kalmış ve örgütün bir çok üyesi Fizana ve ve Trablusgarp’a sürülmüştür.

Bir nevi hareketi artık yurtdışından sürdüren İbrahim Temo’nun öncülüğünde

Ve cemiyetin akıl hocalarından sayılan Ahmet Rıza Beyin de telkinleriyle Kahire(Mısır),Cenevre(İsviçre),

Dobruca(Romanya), Şumnu(Bulgaristan),

Plevne(Bulgaristan) ve birçok Balkan ülkesinde cemiyetin şubeleri açılmıştır.

Osmanlı İmparatorluğunda ve Avrupa ülkelerinde ki gazetelerde ki yazılarda cemiyetin propagandası ve yayılması için ciddi yazılar yazılmış ,halkta karşılıkta bulmuştu ancak 1897 yılında Yapılan Osmanlı-Yunan savaşının kazanılması sonrasında sultan 2.Abdülhamit’in prestiji halk nezdinde artmış,Sultan bu durumu fırsat görerek Ser-Hafiyesi(İstihbarat Başkanı) Ahmet Celaleddin Paşayı cemiyet hareketini bütünüyle dağıtmak için görevlendirdi.

Cenevreye giden Ahmet Paşa cemiyetin başkanı Mizancı Murat beyle görüşüp “yenilikler yapılacağının” ve “cemiyete temsilcilikler vereceklerinin” garantisini verdi.

Mizancı Murat bey hakkında kısa bir biyografiye bakarsak


1853 yılında Dağıstan’ın Huraki köyünde dünyaya geldi.

Dağıstan’ın savaşçısı Hacı Murat’a atfen kendisine Murat adı verildi. Lise öğrenimini Sivastapol’de(Ukrayna) tamamladıktan sonra İstanbul’a geldi.

1886 yılından itibaren “Mizan” Gazetesini yayınlamaya başladı.

Kasım 1896'da yapılan kongrede İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin başına geçti.

Biraz daha Osmanlıcılık fikrini savunduğu için Ahmet Celalettin paşanın teklifini Cemiyet Başkanı olarak kabul etti.

Sonrasında üyelerin çoğu İstanbul’a döndü, verilen teminatlar neticesinde ise bazı üyeler yurtdışı temsilciliklerine atandılar.

Ancak Ahmet Rıza Bey bu işe sıcak bakmadığını belirtti ve Avrupa’da(Fransa) kalarak cemiyete desteklerini sürdürdü. Ahmet Rıza Bey yurtdışında yapılan

Birinci Lahey (Silahsızlanma) Konferansı (1899), Christiana Kongresi (1899) ve Paris Sergisi Uluslararası Basın Konferansı’na (1900)

“Jön Türk”temsilcisi olarak katılıp cemiyetin adının

uluslarası literatürde yer almasını sağladı.

Bu kadar çabaya karşı 20. Yüzyılın başında hareket etkisini yitirmiş adeta durgun deniz haline gelmişti.


Kaynakça

Atatürk ansiklopedisi(İ.s-2020)

TDV İslam Ansiklopedisi

(Nadir Kitap,İstanbul,2016)


Yorum referans

Semih Ceylan

456 görüntüleme0 yorum

Kommentare


bottom of page