top of page

Kendini yakmak istemelisin kendi ateşinde: nasıl doğmak isteyebilirsin ki önce kül olmadan?




Kendini yakmak istemelisin kendi ateşinde: nasıl doğmak isteyebilirsin ki önce kül olmadan?

Böyle söylemişti Zerdüşt. Ne kadar haklı olduğunu en dibe düştüğüm anlarda daha iyi anlıyorum.

İnsan acı çeken bir varlık olmasına rağmen genelde bunu yaşamaması gerektiğini düşünerek yanılgıya kapılır. Acıdan, mutsuzluktan, huzursuzluktan kaçmak ister. Peki her daim mutluluk mümkün müdür? Ya da neden mutluluğu önemsediğimiz kadar acı çekmeyi önemsemiyoruz? Bu sorulardan kaçmak, kurtulmak için bir yol mudur?


Her insanın çözmesi gereken soruları vardır kendi içinde. Kaçmak hiçbir zaman çözüm değildir. Herkesten kaçsak da kendimizden kaçamayız, kaçtığımızı düşünerek kendimizi kandırırız. Belki de bu yüzden en kötü düşmanımız kendimizizdir. En kötü düşmanımız diyorum. Zerdüşt’te böyle söylemişti. Çünkü en çok kendimizden kaçmak isteriz, en çok kendimizi kandırırız, en çok bizi başkası değil de kendimiz üzeriz. Bu örnekler uzayıp gider. Dibe batmaktan korktuğumuz için kaçtığımız duyguların bizi güçlendirdiğinin farkına varamıyoruz. Belki de bu dibe vuruşlar bizi bambaşka birine dönüştürmek için en güzel fırsatlardan biri olabilir. Bir daha elde edemeyeceğimiz bir fırsat. Acı çekmeninde aslında mutlu olmak kadar bir nimet olduğunu sonradan anlıyoruz.


Yaşadığımız kriz anlarını fırsata çevirerek yeniden doğumumuzu gerçekleştiririz. Kriz anlarımızı kendimize yönelerek geçirmek psikolojik dayanıklılığımızı arttırır ve bizi daha güçlü biri yapar. Psikolojik dayanıklılık kişiyi olumsuz olaylara karşı korur ve araştırmalarda psikolojik dayanıklılığı yüksek olan bireylerin olumsuz durumlardan avantaj sağlama istek ve gücüne sahip olduklarını belirtilmektedir. Bu kişilerin temelde dört ortak özelliği vardır. Bu özellikler dayanma gücü, kuvvet (strese ve zorluklara direnme gücü), cesaret (cesur ve gözü pek olma), kontrol gücü (otorite ve etkilemeyi sağlama) yetisidir.

Yaşadığımız olumsuz olaylardan sonra hayatın anlamını bulmak için uğraşırız. Kendimizi bir şeylerle meşgul ederken buluruz. Bu sanat, spor, müzik vb. olabilir. Bir şeylerle uğraştığımız kadar mutlu oluruz. Bir söyleşide en mutlu olduğumuz anlar kendimizi unuttuğumuz anlardır diye bir cümle duymuştum. İnsanın zaman zaman kendisini unutmayı bilmesi gerek. İnsan kendisini nasıl unutur? Hayatımızı yorulduğumuza değecek, anlamlı şeyler uğruna vakfederek ve bir başkasının varlığına kendimizi adayarak…


Kemal Sayar ‘’ insan iki kere doğar, ikinci doğumu kendisi seçer.’’ der. Ben bunun birçok kez olabileceğini düşünüyorum. Hayat her zaman aynı çizgisinde ilerlemez çünkü. Çok kez düştüğümüz gibi bir o kadar da doğmayı öğreniriz. Her hatamız bizi değiştirir, her değişim boşa geçmeyen bir ömür geçirmek için attığımız bir adımdır.



O yüzden son zamanlarda başıma ne gelirse gelsin bir şekilde olumlu taraflarından bakarken buluyorum kendimi. Her acı bir fırsat. Ne gelecek burada ne de geçmiş burada. Kurtuluşumuz anın hakkını verebilmekte. Bu açıdan bakıldığında hayat daha anlamlı hale geliyor.



Kaynak:


yokAcikBilim_10048646
.pdf
PDF dosyasını indir • 3.14MB

241 görüntüleme0 yorum
bottom of page